Joseph Brodsky, hayatının geri kalanını ABD'de ünlü bir şair olarak geçirdi. |
Çek
Cumhuriyeti’nin o zamanki Cumhurbaşkanı Vaclav Havel’in 22 Nisan 1993’te George
Washington Üniversitesi’nde yaptığı meşhur bir konuşma var: The Post-CommunistNightmare (Post-Komünist Kâbus). New York Review of Books’ta yayınlanan bu
konuşmaya bir başka Sovyet ‘mağduru’ şair Joseph Brodsky ilginç bir cevapvermiştir, aynı mecmuada. Ardından Havel, kısa bir cevapla karşılık verir. Buyurunuz
bu ilginç mektuplaşmanın etrafında dolaşalım biraz...
Vaclav
Havel, ünlü bir tiyatro yazarı. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana
Sovyetler Birliği’nin kontrolünde olan ülkesi, 1968’de Prag Baharı’nı
yaşamaktadır. Çekoslovakya Komünist Partisi’nin baş sekreteri Alexander Dubček,
vatandaşlarına daha fazla özgürlük vaat eder. Ama uzun sürmez. Sovyetler
Birliği, ülkeyi ‘yeniden’ işgal eder. İşgale direnişin lideri Vaclav Havel olur. Bunun
üzerine tiyatroda barınamadığı için bira fabrikasında işçi olarak çalışmaya
başlar.
Bu
durum onu daha da aktif bir muhalif hâline getirir. Yaptıkları sonucunda
defalarca hapse atılır. 1979’la 1983 arasını hapiste geçirir. 1989’da Sovyetler
Birliği dağılmaya başlayıp Çekoslovakya da Kadife Devrim’le özgürlüğüne
kavuşunca, ülkenin ilk seçilmiş lideri olacaktır. 44 yıl sonraki ilk genel
seçimdir bu. Entelektüel kimliği ve politik özgürlükçülüğüyle, özellikle Batı’da
“filozof kral” olarak ünlenir. 1992’de Çek Cumhuriyeti ve Slovakya ayrılır.
Havel bu esnada başkanlığı bıraksa da, 1993’te yeniden seçime girer ve kazanır.
JosephBrodsky, 1940, Leningrad doğumlu bir Rus şair. 1963’te şiirleri yerel bir
gazete tarafından “pornografik ve anti-Sovyet” bulunur. Aslında apolitik bir şairdir ama soruşturma
başlar. Birkaç kez akıl hastanesine konur ve sonunda tutuklanır. Bazı Sovyet
aydınları ve Batılı arkadaşları kampanyalar başlatır. 1965’te Leningrad’a döner
ve yazmayı sürdürür. Yahudi olduğu için İsrail’den teklif alır ama gitmez.
Sovyet makamları nihayet onu zorla Viyana’ya gönderir. Bir daha asla Rusya’ya
dönmez. Şair dostu W. H. Auden’in yardımıyla ABD’de yaşamaya başlar. 1987’deNobel Edebiyat Ödülü alacaktır.
Komünizmden
post-Komünizme…
Vaclav
Havel, 1993’teki konuşmasında “yıllarca komünizmin çöküşünü kaygıyla
bekleyenlerin, şimdilerde komünizmin çöküşünün sonuçlarından kaygılanması”
durumuna eğilmişti. Sovyetlerin el-etek çektiği ülkelerde yükselen milliyetçilik,
yabancı düşmanlığı ve kötü politik ekonomik atmosferle ilgili yaşananların
sebeplerini irdeliyordu.
Bunun
ilk sebebi, diyordu Havel, komünizmin, tamamen totaliter bir rejim olarak,
hayatın her alanına dokunması ve oradaki her şeyi deforme etmesiydi. Bu durum,
insan davranışlarının her türünü etkilemişti.
Bir
başka sebep, Komünizm’in Berlin’den Vladivostok’a kadar her yeri ‘aynılaştırmak’
istemesiydi. Bu ‘tekleşme’ hayali, entelektüel, sosyal, kültürel, ekonomik ve
ruhanî hayatı zehirlemişti. Bu durumun ortadan kalkması, kişilerin ve
toplulukların bir ‘kendi bilincine’ ulaşmasına sebep olmuş, bu da eski moda
vatanseverliği, muhafazakârlığı ve nefreti doğurmuştu.
Son
olarak Komünizmin, tarihi ve onun doğal gelişimini duraklatmasını gündeme
getirmişti. Sivil toplumun ve barışçıl uluslararası birlikteliğin meyvelerini
yiyememişti Komünist ülkeler. Ulusal ve kültürel farklılıklar dolaba
kaldırılmıştı ve özgürce geliştirilmesi engellenmişti.
Havel,
bütün bunların sonuçlarının kısa sürede giderilemeyeceğini düşünüyordu.
Şimdilerde göreceli de olsa bir iyileşmenin varlığından dem vuruyordu.
Konuşmasına da, Çekoslovakya’da bir zamanlar arkadaşlarının onu gördüğü zaman
yolunu değiştirdiğinden, kendisini vicdanlarının sesi olarak görüp bunu
bastırmak istediklerinden, bazen de polis takibinden çekindiklerinden söz
ederek başlamıştı zaten.
Çekler için Vaclav Havel, özgürlükle eşdeğer bir isim. |
Brodsky:
Asıl kötülük içimizde olabilir mi?
Tam
da bu noktada Joseph Brodsky’nin itirazları başlar: Sayın Başkan, diyor
Brodsky, acaba sizi görünce yolunu çeviren insanlar bir şeylerden korktuğu için
mi, yoksa sizi de “lanetlenmiş” gördükleri için mi kaçıyordu sizden? Brodsky, insanlar
polisle, devletle yaşamaya alıştıktan sonra, “devletin eli bize uzandığında,
onu genellikle hak edilen bir ceza olarak varsayarız.” diye düşünüyor.
Sonrasında da şunları anlatıyor:
“Büyük oranda, Bay Başkan, bahsettiğiniz insanlar sizi görünce yolunu değiştiriyordu çünkü onlar için siz kötülük karşısındaki erdemliliği test eden bir deney ortamıydınız ve o insanlar ikiniz için de şüpheleri olduğundan deneye müdahil olmak istemiyorlardı. (...) O tedbirli insanların akşam eşlerine şöyle dediklerini hayal etmediniz mi hiç: ‘Bugün yolda Havel’i gördüm. Gerçek olamayacak kadar iyi.’”
Joseph
Brodsky’nin insan doğasıyla ilgili karamsar görüşleri, mektubun tamamında
etkili. İnsanların kendi çıkarları için bir çeşit pazarlık yapa yapa o rejimde
yaşayakaldıklarını vurguluyor. Demokratik dünya için Komünizm ya da
post-Komünizm kavramlarının kötülüğü ‘dışsallaştıracak’ birer araçtan başka bir
şey olmadığını savunuyor. “Kötülüğe karşı savaşan ya da ona direnen kişi,
kendini otomatikman iyi olarak algılıyor ve iç muhasebeyi es geçiyor.” diyor
mesela.
“Coğrafi
isimler ya da politik terminoloji teleskop ya da pencere değil, kendimizin
yansımasını gösteriyor bize: insan doğasının negatif potansiyelini.” diyor az
sonra.
Sonraki
paragraflarda Joseph Brodsky, insanların özünde iyi olduğu fakat kurumların
onları kötü hâle getirdiği yaklaşımını da reddeder. “Her yazar, okurdur,” der, “eğer
kütüphanenizin raflarını göz ucuyla tararsanız, oradaki kitapların çoğunun
ihanetle ya da cinayetle ilişkili olduğunun farkına varacaksınızdır.” Bu
sebeple, Brodsky şöyle seslenir: “Belki de gerçek medeniyet, Bay Başkan,
illüzyonlar yaratmamaktır.”
Vaclav
Havel’e son önerisi ise şöyledir: İnsanların kalplerindeki durumu tedavi
etmelerine yardımcı olabilirsiniz; onlara, sizin gibi olmaları için yardım
edin. Çekya’nın nüfusu düşünüldüğünde bütün insanlara Proust, Kafka, Faulkner,
Platonov, Camus ya da Joyce okutmak mümkündür.
Havel:
Tam olarak öyle değil
Kadife Devrim'in babası |
Vaclav
Havel, bu mektuba cevabında, bu tartışmayı daha sonra başbaşa bir sohbette
devam ettirebileceklerini söyler öncelikle. Benzer kaygıları olduğunu ama aynı
dili konuşmadıklarını vurgular. Havel’e göre, Sovyet Rusya’nın birkaç nesil
süren etkisi ile Çek deneyiminin daha kısa süreli oluşu, iki ülke arasında
farklılıklar oluşturmaktadır.
İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyet kontrolüne giren ülkede, Komünist Parti üyeleri
bile 1970’lerde görece ‘liberal’ bir çizgiye gelmişlerdi. Elbette sansür,
yıldırma vs. vardı. Şairler, yazarlar ve gazeteciler cam silerek, gece
bekçiliği yaparak hayatlarını sürdürmüştü. Ama sürdürmüştü işte.
Sovyet
Rusya’da ise, “hem devletin gücüne hem de çoğu vatandaşın kökleşmiş inançlarına
muhalefet etmek müthiş bir ahlakî güç, cesur bir zeka ve özel yetenekler
gerektiriyordu”. 19. yüzyıl boyunca Rus yazarlar sürekli devletin ezici gücüne
karşı gelerek yazılar yazmıştı ve Sovyetler döneminde de Brodsky’ler bu
geleneği sürdürüyordu. Çekler ve Slovaklar ise Avusturya Macaristan İmparatorluğu
döneminde, savaştan sonra da Birinci Çekoslovakya Cumhuriyeti’nde ‘özgürlük’
ile tanışmıştı. Kitaplarında ve hafızalarında bu vardı.
Bu
cevabın ardından Havel, bir tarih belirleyip buluşmayı önerse de, böyle bir
buluşmanın gerçekleşip gerçekleşmediğini bilemiyorum. Brodsky, 1996’da Havel’se
2011’de hayata veda etti. Birisi, ülkesinden göç edip ABD vatandaşı bir şair
olarak, diğeri ülkesinde bekleyip toplumunu özgürlüğe kavuşturarak. Çünkü ilki
bir Sovyet Rusya’sı vatandaşıydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder