Huxley'den Orwell'a: "Üzgünüm çocuk, ben haklıyım!" |
George Orwell’in 1984 isimli romanı ile
Aldous Huxley’in Cesur Yeni Dünya (Brave New World) romanı sıklıkla
karşılaştırılır. İkisi de geleceğe dair karamsar dünyalar (distopyalar)
çizmişlerse de, Orwell ile Huxley arasında ciddi bir yaklaşım farkı var.
İletişimci Neil Postman’ın “Gösteri Çağında Kamusal Söylem” kitabının önsözünde
güzel bir kıyaslamaya rastladım. (Benden önce çok rastlayan olmuş elbette. 9gag’de
konuyla ilgili harika bir karikatür bile var.)
Postman’ın
kitabının ismi “Amusing Ourselves to Death” üst başlığına sahip olsa da,
Ayrıntı Yayınları bunu çevirirken nedense, “Televizyon: Öldüren Eğlence”
şeklinde çevirmiş Türkçe’ye. Yazarın 1985'te yazdığı önsözdeki kıyaslaması şöyle:
“Orwell kitapları yasaklayacak olanlardan korkuyordu, Huxley’in korkusu ise kitapları yasaklamaya gerek duyulmayacağı çünkü artık kitap okumak isteyecek kimsenin kalmayacağı şeklindeydi. Orwell bizi enformasyonsuz bırakacak olanlardan, Huxley pasifliğe ve egoizme sürükleyecek kadar enformasyon yağmuruna tutacak olanlardan korkuyordu. Orwell hakikatin bizden gizlenmesinden, Huxley hakikatin umursamazlık denizinden boğulmasından korkuyordu. Orwell tutsak bir kültür haline gelmemizden, Huxley duygu sömürüsüne dayanan içki alemleri ve tek başına iple asılı bir tenis topuyla oyalanmak gibi şeylerle ömür tüketen önemsiz bir kültüre dönüşmemizden korkuyordu. Huxley’in Brave New World Revisited’da belirttiği giib, tiranlığa karşı direnmek üzere daima tetikte bekleyen kamusal özgürlükçüler ile rasyonalistler, ‘insanın neredeyse sonsuz olan eğlenme açlığı’nı hesaba katmamışlardı. Huxley, Orwell’in 1984’ünde insanların acı çekerek denetlendiğine dikkat çekerken; Brave New World’de insanlar hazza boğularak denetlenmektedirler. Kısacası Orwell bizi nefret ettiğimiz şeylerin mahvetmesinden korkarken, Huxley bizi sevdiğimiz şeylerin mahvedeceğinden korkuyordu.”
Aldous
Huxley, kökleri hayli geriye giden ve birçok önemli kişinin mensubu olduğu bir aileye
sahip. Orwell ise, (asıl ismi Eric Arthus Blair) daha alt sınıftan gelmektedir.
İkisinin ortak bir noktası, aynı okuldan mezun olmaları. Hatta Orwell orada
okurken, Huxley aynı kolejde Fransızca dersleri veriyormuş. Cesur Yeni Dünya, 1932’de yazılmış. 1984 ise 1948’de. Aldous Huxley, 21 Ekim
1949’da, Orwell’in kitabını okuduktan sonra, öğrencisine bir mektup bile yazmış.
Huxley
bu mektupta kitapla ilgili önemli gördüğü bazı görüşlerini paylaşmaktadır. Burada
en çok öne çıkan eleştiri, Orwell’in psikolojiyi yeterince önemsememiş olması. Yani Orwell'in de bahsettiği ve dünyanın kurallarını tamamen değiştiren "nihaî devrim" (tabi kötü anlamıyla) biraz da farklı psikolojik yöntemlerin kullanılmasıyla olacaktır. Haliyle,
Huxley’e göre bir grup azınlığın tiranlık kurmasının, sadist bir yanı var ve
bunu tatmin etmenin yolu da, Orwell tarzı karanlık bir iktidar kurmak değil:
“Gelecek nesille birlikte inanıyorum ki, dünyanın hükümdarları, hükmetmenin enstrümanları olarak, koşullandırma yöntemlerinin ve narko-hipnozun, dayak ve hapisten daha kullanışlı olduğunu keşfedecekler; ve böylece iktidar iştahı, insanlara, onları kırbaçlarken ya da tekmelerken bu hizmetlerinden dolayı memnun olmayı hissettirerek, tamamen tatmin edilmiş olacak.”
Orwell: Baskın Oran
YanıtlaSilHuxley: Cem Uzan