Eylül 06, 2016

Joseph Brodsky’den Vaclav Havel’e: ‘İnsan kötüdür’

Joseph Brodsky, hayatının geri kalanını ABD'de ünlü bir şair olarak geçirdi.
Çek Cumhuriyeti’nin o zamanki Cumhurbaşkanı Vaclav Havel’in 22 Nisan 1993’te George Washington Üniversitesi’nde yaptığı meşhur bir konuşma var: The Post-CommunistNightmare (Post-Komünist Kâbus). New York Review of Books’ta yayınlanan bu konuşmaya bir başka Sovyet ‘mağduru’ şair Joseph Brodsky ilginç bir cevapvermiştir, aynı mecmuada. Ardından Havel, kısa bir cevapla karşılık verir. Buyurunuz bu ilginç mektuplaşmanın etrafında dolaşalım biraz...

Vaclav Havel, ünlü bir tiyatro yazarı. İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinden bu yana Sovyetler Birliği’nin kontrolünde olan ülkesi, 1968’de Prag Baharı’nı yaşamaktadır. Çekoslovakya Komünist Partisi’nin baş sekreteri Alexander Dubček, vatandaşlarına daha fazla özgürlük vaat eder. Ama uzun sürmez. Sovyetler Birliği, ülkeyi ‘yeniden’ işgal eder. İşgale direnişin lideri Vaclav Havel olur. Bunun üzerine tiyatroda barınamadığı için bira fabrikasında işçi olarak çalışmaya başlar.

Bu durum onu daha da aktif bir muhalif hâline getirir. Yaptıkları sonucunda defalarca hapse atılır. 1979’la 1983 arasını hapiste geçirir. 1989’da Sovyetler Birliği dağılmaya başlayıp Çekoslovakya da Kadife Devrim’le özgürlüğüne kavuşunca, ülkenin ilk seçilmiş lideri olacaktır. 44 yıl sonraki ilk genel seçimdir bu. Entelektüel kimliği ve politik özgürlükçülüğüyle, özellikle Batı’da “filozof kral” olarak ünlenir. 1992’de Çek Cumhuriyeti ve Slovakya ayrılır. Havel bu esnada başkanlığı bıraksa da, 1993’te yeniden seçime girer ve kazanır.

JosephBrodsky, 1940, Leningrad doğumlu bir Rus şair. 1963’te şiirleri yerel bir gazete tarafından “pornografik ve anti-Sovyet” bulunur. Aslında apolitik bir şairdir ama soruşturma başlar. Birkaç kez akıl hastanesine konur ve sonunda tutuklanır. Bazı Sovyet aydınları ve Batılı arkadaşları kampanyalar başlatır. 1965’te Leningrad’a döner ve yazmayı sürdürür. Yahudi olduğu için İsrail’den teklif alır ama gitmez. Sovyet makamları nihayet onu zorla Viyana’ya gönderir. Bir daha asla Rusya’ya dönmez. Şair dostu W. H. Auden’in yardımıyla ABD’de yaşamaya başlar. 1987’deNobel Edebiyat Ödülü alacaktır.

Komünizmden post-Komünizme…

Vaclav Havel, 1993’teki konuşmasında “yıllarca komünizmin çöküşünü kaygıyla bekleyenlerin, şimdilerde komünizmin çöküşünün sonuçlarından kaygılanması” durumuna eğilmişti. Sovyetlerin el-etek çektiği ülkelerde yükselen milliyetçilik, yabancı düşmanlığı ve kötü politik ekonomik atmosferle ilgili yaşananların sebeplerini irdeliyordu.

Bunun ilk sebebi, diyordu Havel, komünizmin, tamamen totaliter bir rejim olarak, hayatın her alanına dokunması ve oradaki her şeyi deforme etmesiydi. Bu durum, insan davranışlarının her türünü etkilemişti.

Bir başka sebep, Komünizm’in Berlin’den Vladivostok’a kadar her yeri ‘aynılaştırmak’ istemesiydi. Bu ‘tekleşme’ hayali, entelektüel, sosyal, kültürel, ekonomik ve ruhanî hayatı zehirlemişti. Bu durumun ortadan kalkması, kişilerin ve toplulukların bir ‘kendi bilincine’ ulaşmasına sebep olmuş, bu da eski moda vatanseverliği, muhafazakârlığı ve nefreti doğurmuştu.

Son olarak Komünizmin, tarihi ve onun doğal gelişimini duraklatmasını gündeme getirmişti. Sivil toplumun ve barışçıl uluslararası birlikteliğin meyvelerini yiyememişti Komünist ülkeler. Ulusal ve kültürel farklılıklar dolaba kaldırılmıştı ve özgürce geliştirilmesi engellenmişti.

Havel, bütün bunların sonuçlarının kısa sürede giderilemeyeceğini düşünüyordu. Şimdilerde göreceli de olsa bir iyileşmenin varlığından dem vuruyordu. Konuşmasına da, Çekoslovakya’da bir zamanlar arkadaşlarının onu gördüğü zaman yolunu değiştirdiğinden, kendisini vicdanlarının sesi olarak görüp bunu bastırmak istediklerinden, bazen de polis takibinden çekindiklerinden söz ederek başlamıştı zaten.

Çekler için Vaclav Havel, özgürlükle eşdeğer bir isim.


Brodsky: Asıl kötülük içimizde olabilir mi?

Tam da bu noktada Joseph Brodsky’nin itirazları başlar: Sayın Başkan, diyor Brodsky, acaba sizi görünce yolunu çeviren insanlar bir şeylerden korktuğu için mi, yoksa sizi de “lanetlenmiş” gördükleri için mi kaçıyordu sizden? Brodsky, insanlar polisle, devletle yaşamaya alıştıktan sonra, “devletin eli bize uzandığında, onu genellikle hak edilen bir ceza olarak varsayarız.” diye düşünüyor. Sonrasında da şunları anlatıyor:
“Büyük oranda, Bay Başkan, bahsettiğiniz insanlar sizi görünce yolunu değiştiriyordu çünkü onlar için siz kötülük karşısındaki erdemliliği test eden bir deney ortamıydınız ve o insanlar ikiniz için de şüpheleri olduğundan deneye müdahil olmak istemiyorlardı. (...) O tedbirli insanların akşam eşlerine şöyle dediklerini hayal etmediniz mi hiç: ‘Bugün yolda Havel’i gördüm. Gerçek olamayacak kadar iyi.’”
Joseph Brodsky’nin insan doğasıyla ilgili karamsar görüşleri, mektubun tamamında etkili. İnsanların kendi çıkarları için bir çeşit pazarlık yapa yapa o rejimde yaşayakaldıklarını vurguluyor. Demokratik dünya için Komünizm ya da post-Komünizm kavramlarının kötülüğü ‘dışsallaştıracak’ birer araçtan başka bir şey olmadığını savunuyor. “Kötülüğe karşı savaşan ya da ona direnen kişi, kendini otomatikman iyi olarak algılıyor ve iç muhasebeyi es geçiyor.” diyor mesela.

“Coğrafi isimler ya da politik terminoloji teleskop ya da pencere değil, kendimizin yansımasını gösteriyor bize: insan doğasının negatif potansiyelini.” diyor az sonra.

Sonraki paragraflarda Joseph Brodsky, insanların özünde iyi olduğu fakat kurumların onları kötü hâle getirdiği yaklaşımını da reddeder. “Her yazar, okurdur,” der, “eğer kütüphanenizin raflarını göz ucuyla tararsanız, oradaki kitapların çoğunun ihanetle ya da cinayetle ilişkili olduğunun farkına varacaksınızdır.” Bu sebeple, Brodsky şöyle seslenir: “Belki de gerçek medeniyet, Bay Başkan, illüzyonlar yaratmamaktır.”

Vaclav Havel’e son önerisi ise şöyledir: İnsanların kalplerindeki durumu tedavi etmelerine yardımcı olabilirsiniz; onlara, sizin gibi olmaları için yardım edin. Çekya’nın nüfusu düşünüldüğünde bütün insanlara Proust, Kafka, Faulkner, Platonov, Camus ya da Joyce okutmak mümkündür.

Havel: Tam olarak öyle değil

Kadife Devrim'in babası
Vaclav Havel, bu mektuba cevabında, bu tartışmayı daha sonra başbaşa bir sohbette devam ettirebileceklerini söyler öncelikle. Benzer kaygıları olduğunu ama aynı dili konuşmadıklarını vurgular. Havel’e göre, Sovyet Rusya’nın birkaç nesil süren etkisi ile Çek deneyiminin daha kısa süreli oluşu, iki ülke arasında farklılıklar oluşturmaktadır.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyet kontrolüne giren ülkede, Komünist Parti üyeleri bile 1970’lerde görece ‘liberal’ bir çizgiye gelmişlerdi. Elbette sansür, yıldırma vs. vardı. Şairler, yazarlar ve gazeteciler cam silerek, gece bekçiliği yaparak hayatlarını sürdürmüştü. Ama sürdürmüştü işte.

Sovyet Rusya’da ise, “hem devletin gücüne hem de çoğu vatandaşın kökleşmiş inançlarına muhalefet etmek müthiş bir ahlakî güç, cesur bir zeka ve özel yetenekler gerektiriyordu”. 19. yüzyıl boyunca Rus yazarlar sürekli devletin ezici gücüne karşı gelerek yazılar yazmıştı ve Sovyetler döneminde de Brodsky’ler bu geleneği sürdürüyordu. Çekler ve Slovaklar ise Avusturya Macaristan İmparatorluğu döneminde, savaştan sonra da Birinci Çekoslovakya Cumhuriyeti’nde ‘özgürlük’ ile tanışmıştı. Kitaplarında ve hafızalarında bu vardı.


Bu cevabın ardından Havel, bir tarih belirleyip buluşmayı önerse de, böyle bir buluşmanın gerçekleşip gerçekleşmediğini bilemiyorum. Brodsky, 1996’da Havel’se 2011’de hayata veda etti. Birisi, ülkesinden göç edip ABD vatandaşı bir şair olarak, diğeri ülkesinde bekleyip toplumunu özgürlüğe kavuşturarak. Çünkü ilki bir Sovyet Rusya’sı vatandaşıydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder