Mayıs 31, 2014

‘Eylem’ ama nasıl?



Tanıl Bora'nın düşünür hâli
Tanıl Bora’nın 2010’da yayımladığı “Sol, Sinizm, Pragmatizm” isimli kitabı, içeriğinde Sol’a dair hayli önemli tespitler ve öneriler barındırmakla birlikte, bence siyasî bagajları olan, olmayan ama insanlık adına bir şeyler yapmak isteyen herkese hitap edecek hikâyeler içeriyor. Onlardan birisini kendi kelimelerinden aktarayım…

Mayıs 27, 2014

Cemil Meriç’in kederli körlük güncesi


Hep anlaşılamadığını düşündü Cemil Bey.
Cemil Meriç, 1954’te bir akşam, misafir oldukları evden ayrılırken, eşi Fevziye Hanım’ın koluna girer ve “Elektrikler mi kesik?” diye sorar. 38 yaşındayken, gözleri iflas etmiştir. Cerrahpaşa’da bazı operasyonlar geçirir ancak yeterli olmaz ve Paris’e, neredeyse Ortaçağ’dan beri kör hastalara bakan Quinze-Vingts Hastanesi’ne yatırılır. Meriç’in “Jurnal”inin ilk cildinde, “Quinze-Vingts Geceleri” başlıklı altı yazı var. Körlükle yeni tanışan, emelleri bol bir adamın hazin çığlıkları...

Mayıs 25, 2014

Umberto Eco’dan Berlusconi’ye karşı çağrı



Umberto Eco ve mikrofon.
İtalyan romancı ve filozof Umberto Eco, 2000’li yıllarda Silvio Berlusconi iktidarıyla ilgili bazı siyasi makaleler yazmış. Bunların bir kısmı, yakın zamanda Türkçe’ye çevrilen, “Yengeç Adımlarıyla: Sıcak Savaşlar ve Medyatik Popülizm” başlıklı bir kitapta toplandı. 2001’deki İtalyan genel seçimleriyle ilgili yazdığı iki makale hayli ilginç gelmişti. Eco gibi romancıların, siyaseti çocuksu bir sadelikle ayrıştırarak analiz etmesi nedense çok hoşuma gidiyor...

Mayıs 21, 2014

Borges’in İbni Rüşd’ü



İbni Rüşd, düşünürken...

Arjantinli hikâyeci Jorge Luis Borges’in “Averroes’in Arayışı” isimli hikâyesi, Buenos Aires’te, babaannesi İngiliz olduğu için iki dilin konuşulduğu bir evde büyüyen, Avrupa’da bir süre yaşayıp Avrupa edebiyatıyla haşır neşir olan, Latince’ye, Fransızca’ya, Almanca’ya ve Arap edebiyatına meraklı bir yazarın, kendisinden yüzyıllar önce Endülüs'te yaşayan, Arabistan’da ortaya çıkmış bir dine mensup ama o dinin hâkim geleneğine pek de uyum sağlayamamış İbni Rüşd’ü (Averroes) çeviri kitaplar üzerinden ve İslam kültürü içinden Antik Yunan felsefesini, kavramlarını anlamaya çalışırken, anlamaya çalışmasını anlatır.

Mayıs 19, 2014

Devlette müzmin kadro meselesi...



Son fotoğraflarından birisi...
Sultan II. Abdülhamit, 1879’un 26 Mayıs akşamı, dönemin İngiliz Büyükelçisi Austen Henry Layard ile dostâne bir akşam yemeği yer. O sıralarda zihninde dolaşıp duran kapsamlı reformları, üzerine notlar aldığı küçük bir defterden Büyükelçi Layard’a okutur. Hayatın ve devletin hemen her alanını düzenleyecek bir dizi yasayı çıkartmak istiyordur. Fakat iki sebepten bunları yapamadıklarını söyler...

Mayıs 16, 2014

Alper Görmüş’ün ‘ibretlik’ istifaları


Aksi bir adam olması iyi bir şey olsa gerek. (kaynak)

2005 yılının Eylül ayında, bir dergi piyasaya çıkar. Hayli ilginç bir kapak dosyası vardır: Eski bir Ermeni Patriği ile eski bir Diyanet İşleri Başkanı’nın kardeş olduklarını anlatmaktadır. Gerçekten de ses getirir olay. Ancak kısa sürede anlaşılır ki, bahsi geçen iddiayı ortaya atan haber kaynağının verdiği bilgi yanlıştır. Bir sonraki sayıda Alper Görmüş’ün istifasını okuruz...

Mayıs 13, 2014

Google çağında roman okumak: “Sineklerin Tanrısı” deneyimi


Sineklerin Tanrısı'nı yazmazken...

Roman okurken arada durup Google’da bir şeylere bakma ihtiyacı hissediyor musunuz? Hatırladığınız bir kavram, benzer şeyleri daha önce de söylemiş birisi, bazı tarihî hadiseler, romanın yazıldığı yıllara ya da yazarın hayatına dair bazı bilgiler... sayfaların üzerinde açılıp duran yeni tab’lar... Sizce de farklı bir deneyim değil mi? William Golding’in, "ya 1953 ya da 54’te yazdım” dediği “Sineklerin Tanrısı” kitabını okurken, ilginç bir şekilde kendimi Google’lamaktan alamadım. Bazı bulgularımı paylaşayım.

Mayıs 11, 2014

Nizamü’l Mülk’ün siyasî kavgası



Kendisi geride bir de siyasetname bıraktı.

Eğer muhafazakâr-milliyetçi bir ailede büyümüşseniz, Nizamü’l Mülk devâsâ bir şahsiyettir. Sonra Amin Maalouf’un Semerkant’ını okuyunca onun da insan olduğuna hükmedersiniz. Derken bir kitapta karşınıza “yerine geçmek istediği veziri hileyle öldürttüğü” şeklinde bir iddia çıkar. Tarih, gölgelerin sürekli uzayıp kısaldığı gün dönümlerine benzer (bir yerde buna benzer bir şeyler okumuş olabilirim, şimdi hatırlayamadım).

Mayıs 10, 2014

‘Hababam Sınıfı’ndan nefretimin 7 sebebi

Hababam Sınıfı oyuncularından Dilaver Gül'ün arşivindenmiş.
Memleketin en çok seyredilen filmlerinden birisi Hababam Sınıfı serisidir herhalde. Komik midir? Evet. Başka bir işe yarar mı? Hayır. Nostaljisinin yapılmasına hiç de gerek olmayan bir hatıra sadece... (aşağıdaki görüşler olağanüstü derecede sübjektiftir.)

Âlimin ölümü



Âlim deyince genelde “İslam âlimleri” akla gelse de, aslında kelime İngilizce’deki “scholar” ile birlikte düşünüldüğünde, elbette İslam âlimlerini de kapsayan ve El-Birunî'den Leonardoda Vinci’ye kadar uzanan genişlikte bir çağrışım alanına sahip oluyor. Her iki durumda da ortak olan husus şu: Bir insanı bir konuda “uzman” olan kimseden -şöyle ağzını doldura doldura- “âlim” seviyesine çıkaran şey, birden fazla alanda söz sahibi olması. Rönesans dönemindeki “universal man” de buraya dâhil. Lâkin kimilerine göre “modern bilim” artık âlim çıkaramıyor...

Mayıs 07, 2014

Yazmak için yazmak



1950’lerde, ABD’de, Osmanlı tarihçiliğine başlayan Kemal H. Karpat, ilginç bir figür. Geçtiğimiz günlerde, Gabriel Garcia Marquez’in ölümü vesilesiyle, daha önce Selim İleri ile yürüttüğü “milli roman” tartışmasını yeniden ele aldı. Ama yazıda çok daha ilginç bir hikâye vardı, umarım gözünüzden kaçmamıştır...

Mayıs 05, 2014

En doğru olanı devrimciler bilir!



[genç] Hasan Cemal

Gazeteci[den çok bir hikâyeciyi andıran]Hasan Cemal’in “Kimse kızmasın, kendimi yazdım” isimli kitabı, askerî darbeyi tetikleyerek ‘devrim’ yapmaya çalışan bir grup ‘aydın’ın hikâyesini, o grupta yer alan ama sonradan pişmanlıklar yaşayan ve başta kendisiyle sonra devriyle hesaplaşan bir adamın iç-konuşmaları eşliğinde anlatıyor. İçinde 1960’ların ortalarından 1970’lerin başına dek geçen döneme dair paha biçilmez bilgiler var. Bir de sürekli birbirini çağıran alıntılar...

Mayıs 04, 2014

‘Sinemadan çıkmış insan’


Fotoğraf alıntıdır.

Az ve öz yazıp hayli büyük şey söylemiş yazarlardan Yusuf Atılgan, Aylak Adam’da ‘sinemadan çıkmış insan’ diye yeni bir tür insan olduğundan bahseder. “Gördüğü film ona bir şeyler yapmış.” der. Sinemanın böylesi bir işlevine, Alman yönetmen Michael Haneke’nin bir filminde sakinleştirici yönüyle ve tabii ki Orhan Pamuk’un Celal Salik’e anlattırdığı bir hikâyede dönüştürücü etkisiyle rastlamıştım…

Mayıs 02, 2014

İdeoloji gibi görünmeyen ideoloji



Olayları olduğu gibi anlatmamak, muhtemelen bir ideolojik saptırmanın sonucudur. Bu, kadimden bu yana, “kasıtlı körlük” denebilecek bir biçimde, ya da “zihnin perdelenmesi” gibi daha “kasıtsız” bir surette olagelen “ideoloji” tanımlarına giriyor. Ancak bazen de, hiç beklemediğimiz bir biçimde, üzeri hayli örtük, kasıtlı olup olmadığı muğlâk bir tezahürü oluyor ideolojinin. Slavoj Zizek, bu tür ideolojilerin avcısı denebilir.

Tahirü’l Mevlevî ve Gelenek



Cumhuriyet döneminde sarığını çıkarsa da, İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanmaktan kurtulamaz.
Tahirü’l Mevlevî, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçerken nelerin kaybolduğunu görebilmek adına mühim bir şahsiyet. Geride pek çok eserin yanı sıra, “Matbuat Âlemindeki Hayatım” isimli hatıra kitabı, hayli güzel hikâyelerle dolu. Onlardan bir tanesi, Tahir Efendi’nin Sebilürreşad mecmuasında yazarken, 199. sayısında çıkan, Şeyh Galib’in ölüm yıldönümünde yapılması planlanan bir “anma töreni”ne dair itirazı.