Mayıs 16, 2014

Alper Görmüş’ün ‘ibretlik’ istifaları


Aksi bir adam olması iyi bir şey olsa gerek. (kaynak)

2005 yılının Eylül ayında, bir dergi piyasaya çıkar. Hayli ilginç bir kapak dosyası vardır: Eski bir Ermeni Patriği ile eski bir Diyanet İşleri Başkanı’nın kardeş olduklarını anlatmaktadır. Gerçekten de ses getirir olay. Ancak kısa sürede anlaşılır ki, bahsi geçen iddiayı ortaya atan haber kaynağının verdiği bilgi yanlıştır. Bir sonraki sayıda Alper Görmüş’ün istifasını okuruz...


Önce, konuya yabancı okurlar için bir özet bilgi vermeliyim. Bir “haber” nasıl yapılır? Bir belge ya da kişi bulursunuz. Bu belge ya da kişi, “haber değeri taşıyan” bir “bilgi” söyler. Alper Görmüş’ün de vurguladığı gibi Türkiye medyasında genellikle bu kadarı haberin gazetede yer alması için yeterlidir. Ancak iş orada bitmez: O “bilgi”nin doğru olup olmadığını, olabilecek en geniş kaynak havuzundan doğrulamanız, "bilgi"nin ilgilendirdiği kişi ya da kurumlara konuyu sormanız gerekir. Görmüş, bunları ayrıntısıyla anlatıyor editör yazısında ve nihayet istifa gerekçesini şöyle sunuyor okura:

“Bu meslek, mensuplarına ‘Bir iddiayı doğrulamak için gösterilmesi gereken çabanın tamamını göstermeden iddiayı haberleştirmemek’ görevi yükler. Dergimizin kapağındaki ‘Ermeni patriğiyle Diyanet İşleri Başkanı kardeşti’ haberi bu görevin layıkıyla yerine getirilmediği bir örnek olarak duruyor karşımızda.”

Görmüş, 2011'de Taraf’ta muazzam bir “mini yazı dizisi” yayımladı. Başlığı şöyle: Lafla ‘editoryal bağımsızlık’ gemisi yürümez. (Toplam beş yazıdan oluşan diziyle ilgili link’leri bu yazının sonunda bulabilirsiniz.)

Yazı dizisini, Ahmet Altan’ın “Korku” başlıklı köşesindeki bazı cümleleri, mesela şu cümleyi alıntılayarak başlatıyordu: “Kardeşim, Başbakan’dan korkacak kadar ödleksen köşe yazarlığını bırakır kendine başka iş bulursun.” Ardından da başka gazetecilerin yazılarını tartışmaya davet ederek, Türkiye’de medyaya dair şu önemli soruları soruyor:

“Hiç düşündünüz mü: Editoryal gerekçelerle istifa alanı neden bir çöl gibi bomboştur Türk medyasında? Manşete koymayı planladığı haberi patron tarafından ‘tehlikeli’ bulunup engellendiği gerekçesiyle istifa etmiş kaç genel yayın yönetmeni hatırlıyorsunuz? Ya da köşe yazısına iradesi ve onayı dışında müdahale edildiği için istifa etmiş kaç köşe yazarı var hafızanızda?”

Alper Görmüş, “mini yazı dizisi”nin son iki bölümünü kişisel tecrübelerine ayırıyor:

“Meslek hayatımda editoryal gerekçelerle dört kez istifa ettim. Tümünde manevi açıdan çok yıprandım; ikisinde ise yalnız manevi açıdan değil maddeten de çok güçlük çektim. Her durumda beni, istifanın getireceği belirsiz gelecekten ürküp, zamanının geldiğine inandığım bir istifanın kararını verememiş olmanın ıstırabından kendimi uzak tutabilmiş olmam kurtardı.”

Alper Görmüş, Nokta Dergisi’nde “Darbe Günlükleri”ni yayınladığında, dergiye askerî baskın bile yapılmıştı. O zamanlar gazeteciler Türkiye'de “olağan” (ama aslında tuhaf) olan şu soruyu sormuşlar: 

“Hükümet gibi (!) kurumlar bunları yayımlamaya korktukları halde Nokta nasıl cesaret edebilmişti buna? Sırtını nereye dayıyordu ki böyle bir güç vehmedebilmişti kendisine?”

Mini dizi:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder