Orhan Pamuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Orhan Pamuk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Şubat 16, 2015

Füsun'un (Masumiyet Müzesi) hayatı boyunca yaşadığı tacizler...


Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi romanının 14. bölümü, kitabın baş kadın karakteri Füsun’un bir “kadın” olarak “erkek” dünyasında yaşadığı tacizler, aşağılanmalar ve oyunlaştırmaları konu ediniyor. Elbette kitabın genel hikâyesi içinde de anlamlı olsun diye bazı bölümler bu konudan ayrı ele alınabilir ama edebiyatımızda “bir kadının hayatı boyunca uğradığı küçük, büyük tacizleri” hem de “İstanbul’un sokakları, köprüleri, yokuşları, meydanları” başlıklı bir “doğallıkta” anlatan fazla hikâye yoktur sanıyorum. Orhan Pamuk'un bir "erkek yazar" olarak, Füsun'un "öteki erkekler"le mücadelesine nasıl yaklaştığı, bu blog yazısının boyutlarını aşacağı için sadece bir değiniyle geçiştiriyorum.

“İyi” okumalar…

Ağustos 27, 2014

Modern edebiyat, Pamuk, Tanpınar ve ‘cemaat’



Baba-Oğul gibidirler halbuki...
Orhan Pamuk, 1994 yılının Eylül ayında, Ahmet Hamdi Tanpınar hakkında konuşmaya çağrılır. O konuşmanın başlığı şöyle: “Ahmet Hamdi Tanpınar ve Türk Modernizmi”. Edebiyatta “modern” olmanın belirli koşulları var elbette. Bunların başında bulunulan “cemaat”ten kaçmak geliyor. Toplumu, olabildiğince garipseyerek, içindeyken bile dışından incelemek de deniyor buna. Tabi bunu abartmadıkça: Rivayet odur ki, Dostoyevski çağdaşı Turgenyev’e bir teleskop gönderir ve “halkına bununla bakarsın” der. Pamuk’un edebiyat adına hayli örnek aldığı Tanpınar’ı bu konuşmadaki kadar eleştirdiğine hiç rastlamamıştım daha önce. Eleştiri noktalarından birisi de “cemaat” meselesi.

Mayıs 07, 2014

Yazmak için yazmak



1950’lerde, ABD’de, Osmanlı tarihçiliğine başlayan Kemal H. Karpat, ilginç bir figür. Geçtiğimiz günlerde, Gabriel Garcia Marquez’in ölümü vesilesiyle, daha önce Selim İleri ile yürüttüğü “milli roman” tartışmasını yeniden ele aldı. Ama yazıda çok daha ilginç bir hikâye vardı, umarım gözünüzden kaçmamıştır...

Mayıs 04, 2014

‘Sinemadan çıkmış insan’


Fotoğraf alıntıdır.

Az ve öz yazıp hayli büyük şey söylemiş yazarlardan Yusuf Atılgan, Aylak Adam’da ‘sinemadan çıkmış insan’ diye yeni bir tür insan olduğundan bahseder. “Gördüğü film ona bir şeyler yapmış.” der. Sinemanın böylesi bir işlevine, Alman yönetmen Michael Haneke’nin bir filminde sakinleştirici yönüyle ve tabii ki Orhan Pamuk’un Celal Salik’e anlattırdığı bir hikâyede dönüştürücü etkisiyle rastlamıştım…

Nisan 17, 2014

Büyük Engizisyoncu ve Le Grand Pacha



Birbiriyle ilintili iki uzun hikâye anlatacağım. Vaktiniz varsa, buyrun.

Ilya Glazunov'un 1985'te kitap için yaptığı illüstrasyon
“Büyük Engizisyoncu”, Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler romanının en meşhur hikâyelerinden birisi. Ivan, kardeşi Alyoşa’ya anlatıyor. İspanya’da, Engizisyon’un hüküm sürdüğü zamanlarda, Hz. İsa yeniden dirilir ve kalabalığın arasında insanlara görünür. Daha bir gün önce Büyük Engizisyoncu’nun yüzlerce “din düşmanı”nı ad majorem gloriam Dei yaktığı alanda, insanlar onu hemen tanır. Küçük, ölü bir kızı diriltir, yaşlı, kör bir adamın gözlerini açar. Ama Büyük Engizisyoncu, onu hemen yakalatır. Zindana atar. Gece yarısı, Engizisyoncu dirilen Mesih’i hücresinde ziyaret edecektir.