1950’lerde, ABD’de, Osmanlı
tarihçiliğine başlayan Kemal H. Karpat, ilginç bir figür. Geçtiğimiz günlerde,
Gabriel Garcia Marquez’in ölümü vesilesiyle, daha önce Selim İleri ile
yürüttüğü “milli roman” tartışmasını yeniden ele aldı. Ama yazıda çok daha
ilginç bir hikâye vardı, umarım gözünüzden kaçmamıştır...
üzerinden geçip gittiklerimi geri dönüp tekrar hatırlayabilmek ve bu arada etrafını azıcık eşeleyebilmek, hikâyelerini merak etmek için yazdığım blog.
Necip Fazıl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Necip Fazıl etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mayıs 07, 2014
Nisan 27, 2014
Bir bozgunun hikâyesi
![]() |
Vakvak Ağacı: Ağaçlara asılan Yeniçeri kafaları. |
1826’da Yeniçeri Ocağı’nın kapatılması, II. Mahmud
devrinin en önemli meselelerinden. Devlete yakın tarihçiler, “vaka-yı hayriye”
diye adlandırırken, muhalif kesimler, bilhassa Bektaşî geleneğinin temsilcileri
“vaka-yı şerriye” olarak görür. Cemil Meriç, Osmanlı’yı tarif ederken, üçlü bir
sacayağından bahseder: Saray, Ulema ve Yeniçeri. Bugün, “checks and balances” denilen “iktidarı sınırlandırma, kontrol etme”
anlamındaki yapı, bu üçlü sacayağının unsurlarının birbirini sürekli
denetlemesiyle varoluyordu. Zaten II. Mahmud’un ocağı kapatırken en büyük
gerekçelerinden birisi de, Yeniçerilerin reformlara engel olmasıydı. Meriç’e
göre Yeniçeri İlgası, “Devlet-i Âliyye’nin intiharıdır”.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)