Tasavvufî hikâyeler, alegorik
yapısallığa dayanırlar ve hikâyedeki her bir unsur, gerçek hayattaki bir detaya
işaret eder. Böylece çoğunlukla bir tasavvufî hikâyeyi dinlediğinizde ya da
okuduğunuzda, kıssadan hisseyi çözmeniz fazla vakit almaz. Ayrıca hikâyeyi
nakleden ârif de çoğunlukla hikmetini anlatır. Fakat bazı hikâyeler, dünya
hayatının sınırlarını düşündürmesi açısından hayli ilginç. Onlardan birisi,
Feridüddin-i Attar'ın, Mantıku't Tayr'ında (Kuşların Konuşması), "Şeyh-i
San'an'ın Hikâyesi" diye bilinen tuhaf hikâye...