Kendisi geride bir de siyasetname bıraktı. |
Eğer muhafazakâr-milliyetçi bir ailede büyümüşseniz, Nizamü’l Mülk
devâsâ bir şahsiyettir. Sonra Amin Maalouf’un Semerkant’ını okuyunca onun da
insan olduğuna hükmedersiniz. Derken bir kitapta karşınıza “yerine geçmek
istediği veziri hileyle öldürttüğü” şeklinde bir iddia çıkar. Tarih, gölgelerin
sürekli uzayıp kısaldığı gün dönümlerine benzer (bir yerde buna benzer bir şeyler okumuş olabilirim, şimdi hatırlayamadım).
Tarihçi, Alp Arslan’ın taht kavgalarını verip iktidarını
kesinleştirdiği zaman Tuğrul Bey’in veziri olan Amîdü’l Mülk’ü görevinde tuttuğunu
anlatıyor. Zira Amîdü’l Mülk, Tuğrul Bey’in amcaoğlu Kutalmış’ın isyanı
sırasında hayli başarılı manevralarla, Tuğrul Bey’in ölümüne rağmen, Kutalmış’a
karşı devleti ayakta tutmayı başarmıştır. Bu başarıları sebebiyle Alp Arslan
ona hürmet edip hediyeler bağışlar. Ancak bu durum, tarihçiye göre, Nizamü’l
Mülk’te kıskançlığa yol açmış ve harekete geçerek Alp Arslan’a veziri
kötülemeye başlamış:
Sonuç? Amîdü’l Mülk görevinden azledilir ve tutuklanır. Malına mülküne el konulur. Nizamü’l Mülk de devletin veziri olur. Yaklaşık bir yıl sonra iki cellât, sâbık vezirin ziyaretine gider. Tarihçi bu ölüm anındaki son sözlerini de -ilginçtir- birebir aktarıyor:“Amcanız Tuğrul Bey’in vefatından sonra sizi tahta davet etmek yerine üvey kardeşiniz Süleyman’ı, küçük yaşta olmasına rağmen tahta oturttu ve onun adına hutbe okuttu. Böyle tecrübesiz ve küçük yaşta birini tahta çıkarmakla devletin dizginlerini perde arkasında kendi eline almaya gayret etti. Bu nedenle böyle birine güvenerek hareket etmek ne derece doğrudur sultanım?” (Nizamü’l Mülk’ün bu cümleleri kullanıp kullanmadığından emin değilim, tarihçi kaynak belirtmemiş.)
Ardından Nizamü’l Mülk’ün de aynı akıbetle ölmesini diler ve cellâtlar boynuna kılıcı indirir. (Nizamü'l Mülk, bir haşhaşînin suikasti ile ölmüştür.)“Sultan Alp Arslan’a deyiniz ki, ‘Sizin bana yaptığınız ne kadar mübarek ve güzel bir hizmettir! Amcan üzerinde hüküm süreyim diye bu cihanı bana vermişti, sen bana öteki dünyayı verdin ve şehitliğimi bana azık yaptın.”
Başka kaynaklarda, Amîdü’l Mülk’ün Batınîliğin yayılması
için uğraş verdiğini, Nizamü’l Mülk’ün de bunu engellemek için meslektaşının daha fazla nüfuz edemeden görevden el çektirilmesini istediği söylenir. Nitekim Nizamiye Medreseleri olarak bilinen
medreselerin, Şii kaynaklı Batınîliğe karşı fikir üretmek gibi işlevleri de
olduğu anlatılıyor.
13. yüzyıldan Kürt tarihçi İbni Hallikan’a göre hadise şöyle
cereyan etmiş:
“Alp Arslan, Harzemşah’la evlilik münasebetiyle müttefik olmak istediğinde, Amîdü’l Mülk’ü kız isteme için gönderir. Yokluğunda [Amîdü’l Mülk’ün] düşmanları Şah’tan kızını kendisi için istediği yolunda bir rapor yazarlar. Alp Arslan rapora inanır ve kendisini görevinden azleder. Yerine de Nizamü’l Mülk’ü tayin eder. Amîdü’l Mülk hadım edilirken ölmez ancak Hive’ye [bugünkü Özbekistan’da] dönüşünde hapsedilir ve sonrasında öldürülür. Bedeni parçalara ayrılır ve söylenir ki, hayaları Harezm’e gömülür, kanı Merv’e akıtılır, bedeni Kundur’a, kafatası ve beyni Nişabur’a, testis torbası da samanla doldurularak zafer adına Nizamü’l Mülk’e gönderildikten sonra Kirman’a gömülür.” (İbni Hallikan’ın alıntısını aktaran tarihçi bölgenin tıp tarihini yazdığı için ayrıntılara dikkat etmiş.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder