20.
yüzyılın belki de en parlak filozofu Michel Foucault, 1978’de İran’da
ayaklanmalar başladığında, bir İtalyan gazetesine olay yerinden makaleler
yazmak üzere Tahran’a uçar. Elbette Foucault’nun İran Devrimi hakkında neler
söyleyeceği önemlidir. Ancak biyografisinde pek de şık durmayan
bir ‘leke’ olarak kalır bu macera. En yoğun eleştirileri, İran’la ilgili
yazdıkları sebebiyle alır. ‘Devrim’in büyüsüne kendini kaptırmakla suçlanır. İran'ın 1980'lerini yaşadıktan sonra eleştirmek daha kolay, lâkin Foucault’nun oradaki hâli, gerçekten
güzel bir hikâye...