Nisan 24, 2014

Keşan’da bir Ermeni kızı


Hikâyedeki kız, bu fotoğraftakine benziyordu belki de.

Yüzbaşı Henry Newbolt Lyster, İstanbul’da doğmuş bir İngiliz. Babası dönemin Osmanlı Bankası’nda memur olduğu için, ailesiyle uzun yıllar İstanbul’da yaşamış. Daha sonra Avrupa’da eğitim almış, Birinci Dünya Savaşı çıktığında da, İngiliz Ordusu’na katılarak yeniden İstanbul’da görevlendirilmiş. Aynı zamanda bir yayıncı olan oğlu Ian Lyster, yakın zamanda Yüzbaşı Henry’nin o günleri anlattığı günlüğünü (beraberinde babaannesinin enfes ayrıntılarla dolu günlüğünü de) yayımladı. Şimdi size, 24 Nisan’ın hatırasına, o günlükten Ermeni bir kızın hikâyesini anlatacağım.


Savaşın son günlerinde, 1918 civarı olmalı, Henry Newbolt Lyster, Ermeni Ortodoks Piskoposu’nun ricası üzerine Edirne’ye gider ve orada rızaları dışında Türklerin evinde tutulan Ermeni kızları İstanbul’a getirmek üzere görevlendirilir. Soruşturduğunda, Keşan ilçesinde İsmail adında bir Türk’le evli olan bir Hıristiyan kızın yaşadığını öğrenir. Edirne valisi, Keşan’daki kaymakama bir mektup yazarak Yüzbaşı Lyster’in isteklerinin yerine getirilmesini ister.

Kaymakam, Yüzbaşı Lyster’a biraz zorluk çıkarır ancak sonunda İsmail’in evine varırlar. İsmail’in annesine durumu anlatır ve evin üst katına çıkarak kızla görüşür. Kız, çat pat İngilizce ile derdini anlatır ve evde konuşamayacaklarını belirtir. Bunun üzerine Yüzbaşı, kızla kendi kaldığı yerde görüşmek istediğini söyler. Akşam saatlerinde İsmail’in ailesi kızı Yüzbaşı’nın kaldığı yere getirir ancak bir kalabalık toplanmıştır ve Hıristiyanlık karşıtı sloganlar atmaktadır.

Kız hikâyesini anlatır: Türkiye’nin doğusunda bir yerden kaçıp gelmişti. Kürtler bölgedeki Hıristiyanları katletmeye başladığında, İsmail’in annesine sığınmıştı. İsmail o sırada askerdedir. Askerden döndüğünde birbirlerine âşık olurlar ve evlenirler. İsmail tekrar askere gittiğinde hastalanır ve çürüğe çıkar. Kız da hastalanır o sırada ve anlattığına göre kendisine hep en iyi yiyecekleri verir İsmail’in ailesi.

Nihayet Yüzbaşı’ya şöyle der: “Ben yatağa yattığımda kayınvalidem hep Hıristiyan dualarımı etmemi istedi ve bakın hâlâ boynumda haç taşıyorum. Şimdi beni seven bu insanları bırakıp İstanbul’daki piskoposa mı göndermek istiyorsunuz? O beni hiç düşünmez ki. Orada kimseyi de tanımıyorum.”

Henry Newbolt Lyster, kızı İsmail’in annesine teslim eder ve onlara iyi dileklerini sunar. Mekânın etrafında toplanan kalabalık, durumu anlayınca sakinleşir. Hatta Yüzbaşı’nın atını durdurup kalabalık bir sofra kurma sözü bile verirler. Yüzbaşı Edirne’ye döndüğünde İstanbul’a bir rapor yazarak, Keşan’da hiç Hıristiyan bir kıza rastlamadığını belirtir.

NOT: Tabii keşke bütün hikâyeler böyle mutlu sonla bitse…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder